5 Ağustos 2009 Çarşamba

Yaratmak ve yaratıcılık

Ajansımız bünyesinde 15 günlük periyodlarla yaptığımız Yaratıcılık Toplantılarında sunmuş olduğum birkaç notu paylaşmak istiyorum.

15 Günde bir iple çektiğimiz Yaratıcılık toplantılarımız hepimiz için yeni bir ufuk çizgisi yarattı bizlerde. Birbirimizi çok daha iyi tanıdık...Yazdık, çizdik, tartıştık, kendimizi bulmadık tüm bunlarla beraber, kendimizi yeniden hep beraber yarattık...


YARATMANIN FELSEFESİ

Allah insanı yoktan var etti.

Neden yoktuk? Var olmakla neler bulduk, neler öğreneceğiz, bulacağız? Varlığımızdan memnun muyuz? Tüm bu soruları sorar Filozof… Sanatçı ise sorar, yorar ve yapar.

Yani demek oluyor ki bu yaratıcılık mevzusu varoluşumuzda başlıyor. Varoluşumuzdan beri süregeliyor, kendimizi anlattırıyor, isyan ettiriyor belki, belki sesimizi duyurmamızı sağlıyor, tıpkı dualarımızdaki gibi.

Yaratıcılık algının kapılarını açmak ve kendini var etmektir. ‘Jim Morrison ‘ın bir şarkısında geçtiği algımın kapılarını açtım söylemi, William Blake isimli filozof, ressam ve şair olan bu sanatçıdan etkilenmesinden ötürüdür. William Blake’ in "my business is not to reason and compare, but to create"’ ve eğer algı kapıları temizlenseydi herşey insana olduğu gibi görünürdü; sözüyle süsleyen filozof bir şair ve Paradise Lost’ un yazarıdır kendisi. İlahi şeyler yazmış ve kendinden sonrakilere de- örn Jim Morrrison- ilham vermiş ve etkilemiştir.

Yaratıcılık bence, din bilginlerinin söyleminin aksine, Allah’ ın bize bahşettiği, kendi parçasından üflediği , sahip olduğumuz en güzel özelliğimizdir. İnsanın en ilahi tarafıdır yaratıcılığı. Yaratmak Allah’ a mahsustur evet ama yaratıcılık insana mahsustur. Yaratıcı olmak yaratmak anlamına gelmez. Yoktan var etmeyiz eşyayı biz. Eşyanın manasına iner, onu anlar, ve kendimizden geçeriz. Bu felsefik ayinin sonrasındaki tüm aktivitelerimize yaratıcı aktiviteler diyoruz. Toplantımızın ismi yaratıcı toplantı diye, hep bir araya gelip bir karınca mı yaratmaya çalışıyoruz.Tabii ki hayır… Algı dünyamızın sınırlarını açıyoruz bir birimize. Dünyamızı tanıtıyoruz, genişletiyoruz- tabii sınırını bilerek.

Fransız düşünür- sanatçı Deleuze kesinkes şunu savlamakla çok haklıdır;

"bir yaratıcı zevk için çalışan biri değildir. Bir yaratıcı mutlaka ihtiyaç duyduğu şeyi yaratandır" demiştir. Fransız filozof –sanatçı filozof benim tabirimle- bence felsefeye sanat gözüyle bakan postyapısalcı* filozoflardan biridir. Ancak yaradılış amacını bulup, tamamlamadan intihar etmiştir.

Yaratmaya ihtiyaç duyarız. Yaşadığımız dünyayı biz oluşturuyor, renk katıyor, sıra dışı düşüncelerimizle buluşlar yapıyor, yaşamlarımızı kolaylaştıran araç ve gereçler icat ediyoruz. Filozof oluyoruz, ressam oluyoruz, yazar oluyoruz. Yaşadığımız dünyaya bir şekilde başkaldırıyoruz. Yaratıcılık yaşamın ta kendisini fark edebilmek.

Demek ki Allah’ ımızı en iyi yaratıcılığımızı kullanarak anlatabiliyoruz. Ona en yakın olduğumuz özelliğimizle… Tasavvuf müziği, edebiyatı, hat sanatı, ebru, minyatür… tüm bunlar İlahi Aşk’ ı anlatmak içindir. İlahi insan anlatır ancak İlahi Aşkını.

Mazhar Alanson demiş, ‘Mevladan geçme faslındayım, melayı bulma yollarında…’

Sanatçı filozof derim ben kendisine. Sanatçılık ve filazofluk bir olur mu? Sanatçı özünde filozoftur aynı zamanda. Düşünür, biriktirir, yazar, çizer, bulmaya çalışır kendi varoluşunu. Her daim okur, bilgiye ve ilime açtır. Bu özelliklerin çoğu yaratıcı olduğu içindir. Yaratanının ruhundan ona üflediği yaratıcılık kendini ve evreni sorgulamasını sağlar. Kimi zaman isyandır kimine göre, kimi zaman da inanış çok azına göre… İnanmayan sanatçı özünü bulamamıştır, hala yolculuğu sürmektedir. Özünü bulan sanatçı ise bilgedir artık. Filozof sanatçıdan daha kıdemli bilge- sanatçıdır.

Sanatçı filozof olmak… Sanatçı inanan olmak…Bilge sanatçı olmak…Hepsi aynı yolda yürümekle olur.

İnsanın ilahiliğinin tek sebebidir yaratıcı olması. İlahi insan diye bir felsefik görüşüm var. Nietszche’ nin Üst İnsan’ ınına karşılık benim İlahi İnsan’ ım. İlahi İnsan şu’dur: Tanrı – Ruh ile bağlantı aramaya ihtiyacı yoktur, bireyin Ruh olduğunun, bireysel ve kolektif tüm yaşam ifadelerinin spiritüel ifadeler (dışavurumlar) olduğunun tamamen farkındadır ; Yaradılışın herhangi bir parçasından ayrı hissetmez, Her şey ile çok yakından bağlantılı hisseder. Koşulsuz sever, nesneye ihtiyaç duymadan aşık olur. Aşk doludur kalbi onun. Ben’ in gereksinimlerindense 3. Kişilerin gereksinimlerini önemser. En önemli özelliği kendine yalan söylememesidir. Kendini haklı görmek ve başkalarının yanlış olduğunu kanıtlama arzusu yoktur. Yaratıcılıkla bu dürüstlüğü birleşirse İlahi İnsan olunur.Bu yazıyı yazarken ortaya çıkan İlahi İnsan tabiri için yazımım bitmeden meşhur google ımızdan bir araştırma yaptım. Başta yazar Reniyah Wolf olmak üzere birkaç yazarın bu tabiri kullandıklarını ve böyle bir inanışa sahip olduklarını gördüm.- ki yaratıcılığımın bir sonucu olan bu yazı bana bir şey daha katmış oldu. Bu durum yazı boyunca söylediğim ‘Yaratıcılık, insanın varoluşunu tanımlaması için ona bahşedilmiş en güzel yoldur.’ tezini de kanıtlamış oldu böylece.-

Allah’ ın bana bahşettiği bu yaratıcılık becerisi ona inanmamı sağlıyor. Kendime baktığımda gördüğün en güzel özelliğimin gerçeği Allah’ ın ta kendisi olan yaratıcılık aslında. Ben ise onun sureti olan yaratıcılık yönümü ne de çok büyütürdüm eskiden gözümde. Artık biliyorum ki beni yaratan Allah’ ım kendini buldurmak için vermiş bu özelliği bana. Yaratmak* değil, yaratıcılık bizimkisi.

Resim yaparken zikretmek, şiir yazarken tesbih etmek…

Yazmam, çizmem, şiirlerim, şarkılarım, insanı sevmem – ki hayatım boyunca yaptığım en büyük sanat, kimseyi ayırmadan karşılıksız ve sınırsız sevmem..- hepsi işte, bu sebeplidir. Allah’ ımı bulmak, bulduktan sonra kaybetmemek ve kendimi sevdirmek için. Sanat benim ibadetim, yazmak benim mezar taşımdır.

1.(post structuralism *bu düşünsel akım bir anlamıyla 19. yüzyıl ortalarında başlayan ideoloji-eleştirisinin vardığı en ileri aşamadır. 19. yüzyıl'da feuerbach'ın hristiyanlık eleştirisi, stirner'in hümanizma ve aydınlanmanın soyut insan kavramlarına yönelik eleştirisi, marx'ın alman idealizmine ve kapitalizme yönelik eleştrisi, nietzsche'nin batı felsfesine ve ahlakına yönelik eleştirisi 20. yüzyıla devretmiştir. tüm bu eleştirilerin birbirilerini de ilerleten ortak özelliği yaşamı ipotek altına alan, kavramsal soyutlamaların, adorno'nun ifadesiyle kavramın gerçeği tahakküm altına almasının önüne geçilmesi çabasıdır. bu noktada söylem analizi, yapısöküm, arkeoloji, soykütük gibi kavramlar veya yaklaşımlar devreye girer.)

2. Yaratmak Arapça ‘ halk’ demek.~ Ar χāliq [#χlq fa.] yaratan, Allahın sıfatlarından biri halk2~ Ar χalq [#χlq msd.] yaratma, yaratış

AYÇA ASLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder